Turizmde bir marka, Yarımada
İzmir'in batıya uzanan yarımadası, daha çok Çeşme ve Alaçatı gibi turizm merkezleriyle biliniyor. Dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan bir turizm türü haline gelen 'kırsal turizm' ise gelişen bir alternatif turizm çeşidi olarak öne çıkıyor. Turizmde yeni arayışlar, turistlerin beklentilerindeki değişimler, yeni yerlerin ve yerel kültürlerin keşfine duyulan ilginin artışı kırsal turizmin gelişiminde birer itici güç olarak kendini gösteriyor. Bu çerçevede İzmir'in Karaburun, Çeşme, Urla ve Seferihisar'ı içine alan yarımadası, kırsal turizmdeki potansiyeli ve bu potansiyelin açığa çıkarılması amacıyla gerçekleştirilen projeler ile her geçen gün alternatif turizm destinasyonları içerisinde bir marka haline geliyor.

YARIMADA'NIN YÜKSELEN YILDIZI URLA
Kırsal turizmde son yıllarda dikkat çekici bir seviyede yükseliş gösteren Urla, İzmir’e yakınlığı, el değmemiş bakir alanları, antik kalıntıları, sivil mimari örnekleri, geleneksel yaşam özelliklerini koruyan köyleri, zeytin ve üzüm başta olmak üzere coğrafi işaret oluşturabilecek yerel ürünleri ile ön plana çıkıyor.
Anadolu'da zeytinyağının ilk üretim merkezi olarak bilinen Urla, Klazomenai antik kenti ve Limantepe ile Ege sahil bölgesinin bilinen en eski ve uzun süreli yerleşimine sahip bölgesi konumunda. Urla'nın İskele mevkinde 1992 yılında başlayan kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılan zeytinyağı işliği, tanımlanabilen en eski zeytinyağı üretim tesisi olarak biliniyor. Klazomenai’de kazısı tamamlanan zeytinyağı işliği bugün de kullanılan teknolojinin 2600 yıl önce dünyada ilk defa bu bölgede geliştirildiğini kanıtlıyor.
Urla'da tarihi değeri olan zeytin ve zeytinyağı üretimi eski önemini yitirmiş olsa da birçok kırsal yerleşimde seracılık faaliyetleri devam ediyor. Son yıllarda bağcılık ve şarapçılık faaliyetleri üzerinde önemli çalışmalar yürütülürken, büyük yatırımlar yapılarak ilçeye özgü bir marka oluşturulması için çalışmalar sürdürülüyor. Urla’nın kırsal alanlarında gerçekleştirilen tarımsal faaliyetler, turizme entegre edilerek çeşitlendirilirken, yerel ögelerin turistik ürünlere dönüştürülmesi ile yerel ekonomiye de ivme kazandırılmaya çalışılıyor. Özelikle kırsal öğelerin baskın olduğu kıyının gerisinde kalan alanlar ekoturizmin gelişme alanı açısından oldukça elverişli. Ekoturizm faaliyetleri ile birlikte ilçenin sahip olduğu doğal ve tarihi değerler, kıyı-kır entegrasyonu ile bütünleşik bir turizm anlayışıyla ele alınmaya çalışılıyor.
URLA KÖYLERI, KIRSAL TURIZM ÇEŞITLILIĞI AÇISINDAN OLDUKÇA ZENGIN
Urla'nın kırsal coğrafyası, özelikle de köy yerleşimleri kırsal turizm çeşitliliği açısından oldukça zengin. Orman köyü, kıyı köyü ve ova köyü olmak üzere gruplandırılan yerleşmeler Urla kırsal kalkınmasında önemli bir yer tutuyor.
Geçmişi bin yıl öncesine dayandırılan Özbek Köyü, doğası, tarihi ve kültürel öğeleri ile ön plana çıkıyor. Türkiye'nin ilk ve tek köy tiyatrosunun bulunduğu Bademler Köyü; Otantik dokusunun yanı sıra hemen her evin bahçesinde küçük ya da büyük enginar bahçelerinin bulunduğu Balıklıova; Urla-Seferihisar yolu üzerinde yer alan ve dağ köyü statüsündeki Gölcük; Türkiye'de ilk ve tek psikodrama eğitimi verilen köy olma özelliği taşıyan Ovacık Köyü; Bakir güzelliği ve yeni geliştirilmeye başlanan bağları ile dikkat çeken Yağcılar; Urla'nın gözde köylerinden biri olan ve kendine has doğal güzellikleri ile kırsal turizm için oldukça elverişli bir yapıya sahip olan Demircili; Doğal güzellikleri kadar sosyo-kültürel ve tarihi yapısı ile öne çıkan Barbaros, Urla Yarımadasında bulunan ve kırsal turizm açısından bölgenin kalkınmasında önemli etkileri olan köylerden sadece birkaçı.

Geleneksel Bağbozumu Şenlikleri 2 bin 600 yıllık bir geçmişe sahip
İzmir'in batıya uzanan yarımadası, daha çok Çeşme ve Alaçatı gibi turizm merkezleriyle biliniyor. Dünyanın pek çok ülkesinde uygulanan bir turizm türü haline gelen 'kırsal turizm' ise gelişen bir alternatif turizm çeşidi olarak öne çıkıyor. Turizmde yeni arayışlar, turistlerin beklentilerindeki değişimler, yeni yerlerin ve yerel kültürlerin keşfine duyulan ilginin artışı kırsal turizmin gelişiminde birer itici güç olarak kendini gösteriyor. Bu çerçevede İzmir'in Karaburun, Çeşme, Urla ve Seferihisar'ı içine alan yarımadası, kırsal turizmdeki potansiyeli ve bu potansiyelin açığa çıkarılması amacıyla gerçekleştirilen projeler ile her geçen gün alternatif turizm destinasyonları içerisinde bir marka haline geliyor.
ÇEŞME KIRSALI HALA BAKİR
Turizm faaliyetleri genel olarak kıyı kesimindeki otellerde, plajlarda ve ikinci konutların olduğu alanlarda yoğunlaşan Çeşme, yakın çevresindeki kırsal yerleşimleri ile farklı alternatifler sunuyor. Çeşme kıyıları ne denli yapılaşmış ve kitle turizmine açılmış olsa da, köyler hala köy olarak kalmış ve kırsallığını korumuş durumda. Geleneksel yapıları ve otantik özellikleriyle Çeşme köyleri günübirlik ziyaret, alışveriş, yeme-içme amaçlı ziyaret edilebileceği gibi, konaklamalı olarak da hizmet verebilecek bir yapıya sahip. Köy evleri, yerel ekonomi ürünleri (zeytin, zeytinyağı, Çeşme kavunu, enginar, sakız reçeli, kadınların el işleri vb.) ve konuksever köylüleri ile köy pansiyonculuğunun geliştirilmesi için temel şartlara sahip.

Kırsal turizmin yılın her mevsiminde yapılabilmesi, fazla yatırım gerektirmemesi, mevcut evlerin kullanılması, kadınlara istihdam yaratılması ve yerel ekonomi ürünlerinin yerinde değerlendirilmesine olanak tanıması göz önünde bulundurulduğunda, Çeşme kırsal turizminin yerel halka büyük yararlar sağlaması kaçınılmaz. Çeşme'deki Ildırı, Germiyan, Ovacık gibi köyler kırsal turizme aday köylerden sadece birkaçı.
Çeşme'nin gözde tatil beldesi Alaçatı ise sivil mimarlık örneği taş evlerinin yanı sıra her yıl gerçekleştirilen Ot Festivali, sakız ağaçlarından elde edilen sakızla yapılan sakız reçelleri ve dondurmaları ile ünlü. Ege mutfak kültürünün ayrılmaz bir parçası olan Ege'nin şifalı otları, her yıl düzenlenen "Alaçatı Ot Festivali" ile dünyaya tanıtılırken, festival süresince çeşitli yarışmalar, sunumlar ve söyleşiler gerçekleşiyor.
YARIMADA'NIN "SAKIN ŞEHRI" SAFERIHISAR
"Sakin Şehir‟ ünvanı ile turizmde bir marka olma yolunda hızla ilerleyen Seferihisar, alışılmış turizm modellerinin dışında, alternatif turizmdeki iddiasını destekleyen farklı özellikleriyle dikkat çekiyor.
Beş yıldızlı otellerin yerine butik otellerin inşa edildiği, yerel kültüre sahip çıkılarak sakin yaşam tarzının benimsendiği Cittaslow Birliği'ne kabul edilerek Türkiye'nin ilk sakin şehri olan Seferihisar'ın köyleri, doğaya ve kültürel kaynaklara zarar vermeden de kalkınmanın mümkün olduğunun birer kanıtı. Seferihisar genelinde ekonomik faaliyetlerin temelini tarım ve onun içerisinde de zeytincilik oluşturmakta iken, narenciye ve enginar yetiştiriciliği ile süs bitkileri ağırlıklı seracılık, hayvancılık son yıllarda önemli gelir kaynaklarından.

YARIMADA'NIN TÜM DEĞERLERI "GEZI ROTALARI" ILE BIRLEŞIYOR
Doğal ve tarihi özellikleriyle hepsi birer çekim alanı olan Karaburun, Çeşme, Urla ve Seferihisar, Yarımada Gezi Rotaları Projesi ile yeniden bütünlük kazanıyor. Projede, Yarımada’nın İzmir ve yakın çevresi ile Akdeniz ağına entegre olmasını sağlayacak dört tematik güzergâh belirlenmiş durumda.
Bu güzergahlar; Efes-Mimas Yolu, Zeytin Yolu, Bağ Yolu ve Mavi Rota olarak bölümleniyor. Güzergâhlar sürdürülebilir yeşil ulaşım temelinde; yürüyüş, bisiklet ve deniz ulaşımı seçenekleri ile gezilebiliyor. Yarımada Gezi Rotaları’nın temelini oluşturan yürüyüş, bisiklet ve deniz rotaları, ziyaretçilere bölgeyi yaşayarak öğrenme imkânı sunuyor.
EFES - MİLAS YOLU
Yerleşimi sekiz bin yıl öncesine dayanan İzmir yarımadasında, tarihin izini süren rotaların ortak adı olan Efes (Selçuk) – Mimas (Karaburun) Yolu, Selçuk, Menderes, Seferihisar, Güzelbahçe, Urla, Çeşme ve Karaburun ilçelerinden geçerek bu güzergâhtaki tüm doğal, tarihi ve kültürel birikimi kapsıyor.


ZEYTİN YOLU
Yarımada’nın en karakteristik ürünü olan zeytin, Yarımada’daki tematik gezi güzergâhlarından bir diğeri. Güzelbahçe, Çeşme, Seferihisar, Menderes ve Selçuk ilçelerinden geçen rota, Zeytince Derneği temsilcilerinin alanda yaptığı çalışmalar sonucunda oluşturuldu. Güzergâh üzerinde; anıt zeytin ağaçları, zeytinyağı işlikleri, su kaynakları, zeytinyağı fabrikaları, manzara / seyir terasları, zeytin ezme yerleri, zeytinyağı yapımında kullanılan taşlar, kamp yerleri, kuyular, yel değirmenleri ve su değirmenleri tespit edildi. Zeytin yolcularını üreticilerle buluşturan ve 7 etaptan oluşan rota, İzmir'in üye olduğu "Dünya Gurme Kentler Ağı"na (DELICE) bağlanıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Ticaret Odası ortaklığıyla Ocak 2015'te gerçekleşen üyelik yoluyla İzmir ve dolayısıyla Yarımada bölgesi, gastronomi turizmi rotasına dâhil edilmiş durumda.
BAĞ YOLU
Yarımada, Anadolu'nun bilinen ilk şaraphanesine sahip. Milattan Önce 2000'lerde Hititler ve Giritlilerin şarap üretip ihraç ettiği antik Çeşme limanında bulunan şaraphane, arkeolojik kazılar ile ortaya çıkarılıyor. Yürüyüş ve bisiklet yolları ile kesişen 151 kilometrelik bağ yolu 6 etaptan oluşuyor ve Selçuk, Menderes, Seferihisar, Urla, Çeşme ve Karaburun'daki üzüm bağlarından geçerek meraklılarını üreticiyle buluşturuyor. Bağ Yolu'nun European Wine Cities (Avrupa Şarap Kentleri) ağına bağlanması için çalışmalar yapılıyor.


MAVİ ROTA
Mavi Rota ile; Plajlar, deniz sporları, kamp alanları ile deniz turizminin desteklenmesi; Ege Üniversitesi desteğiyle Dalyanköy, Ürkmez, Gümüldür ve Pamucak’ta uygulanan yapay resif projeleriyle kıyı balıkçılığının geliştirilmesi ve biyolojik çeşitliliğin artırılması amaçlanıyor. Sportif balıkçılık ve dalış turizmi için yeni alanlar yaratılıyor.
Mavi rotanın amaçlarından bir diğeri ise tarihi ve kültürel ilişkilerle deniz ulaşımını sağlamak amacıyla antik Phokai (Foça), Sakız ve Sisam ile Yarımada arasında bağlantı kurmak. Mevcut Mordoğan - Foça seferleri bu hedefin bir etabını gerçekleştiriyor. İkinci etapta ise Chios (Sakız) ve Samos (Sisam) adalarıyla deniz ulaşımı bağlantısı kurulması düşünülüyor. Deniz festivalleri, Urla Su Altı Arkeoloji Müzesi, Kiklad tekneleri ve İzmir kayıkları ile antik deniz rotaları da Mavi Rota'nın alt bileşenleri arasında.